14. GÜN “ÇUKUR”

S c r o l l D o w n

Ne içersem içeyim olmuyorum. Mutsuzluklarıyla meşgul insanların arasında gülmek ya da en azından gülümsemek bana göre değil. Ya da tam benlik. O kadar olmuyorum ki, kestiremiyorum. Bazı şeyler için geç kalmış olsam da, hala erken olduğunu hissediyorum. Alkolikleri bilmem ama sarhoşlar yaşlanmıyor. Düşmanlarım yok gibi hissediyorum yalnız yürürken ve ellerinin beni sevmesi huzurumu kaçırıyor. Hele de geceleri.

Yalnız olduğum anlar dışında yalnız hissediyorum. Sevgilim olduğunu iddia eden kadınlar dolaşıyor etrafımda, bir tek sen değilsin ama seninle yaşıyorum. Senin için küçük, minik, pembe kavgalar yetiştiriyorum sanki kıskanıyormuşum gibi.

Tuhaf, değil mi?

Rüzgarla kokunun bunca yıllık dostluğu var, ona sor istersen.

Seni alıp gidesim var buralardan ama gelmezsin. Hem bu gece o gece değil, hem saçlarımın alnıma düştüğüne bakma, ben de Superman değilim. Gömleğimi her seferinde sen yırtıyorsun, sen söyle ne olduğumu!

Ben sadece ne olmadığımı biliyorum. Velhasıl kelam onu da olmuyorum. Dümdüzüm saçların gibi. Asfalt gibi siyah, saçların değil, yapışkan ve sonsuz. Ta ki ayaklarıma kadar.

Benim ayaklarım stabilize. Yamuk baş parmakları bilir bir tek hikayesini hayatımın. Çünkü alkolikleri bilmem ama sarhoşlar unutur. Şimdi seni arıyorum yüzümde tuhaf bir gülümseme. Ellerimde kokusu yeşil, ama ‘o yeşil’ gözlerinin. Taksicilere kızmıyorum, Burhan Ziya’ya kızmıyorum omuzlarım küsüyorlar. Seni arıyorum ama Oğlum Selim’le intihar, Erdem’le hiçbir şey hayali kurduğumu düşlüyorum. Kafam yerinde ama bir başkasının yerinde.

Ve sen taşralı tüccarları ütüyorsun tam da şu an. Bundan adım gibi eminim. Nasıl da hevesleri kabarıyor etine. Nasıl da sahipli hissettiriyorsun onlara ve keyfin için nasıl da beni düşünüyorsun. Sonra hayatının geri kalan kısmını, gözlerin doluyor.

Peki huzurevi tabldotlarında, kendi yansımasıyla her karşılaşmasında mide ilaçlarına sarılan düşkün bir tetikçinin sağ işaret parmağı olmayı düşündün mü hiç? Ve yalnızlığını. Düşkünün değil, parmağın dışlanmışlığını. Düşünme! Olduğun gibi kal.

Olduğun yerde. Benim seni sevmediğim gibi. Lanetler ederek dönülen, yerine bir yenisi eklenemeyen kahır kahır alışkanlıklar gibi. Sabahlar destursuz, kazınan kafalar gibi girip çıksın hayatlarımıza, bizler olmak istemediğimiz yerlerde olmak istemediğimiz kişilerle uyanalım yine.

Sana söz! Diyetini ben vereceğim. Düşmeyelim ellerinin beni zorla ittiği sevgi dolu çukurun dibine.