33. GÜN “SENİ SORDULAR II”

S c r o l l D o w n

Varna’yı dolunay vurmuştu
İrena’nın göğüslerine dolmuştu.
İki pelik yaptı saçlarını uyumadan önce
Yeşil gözlü Bulgar kızı,
Sarkıttı Karadeniz’e.
Devrim hayalleri kurardı,
Deri montlu bir adama tutulmadan önce.

Utanarak aklının ayıplığından,
İlk gördüğü günü andı,
Menekşeleri ve adamı.
Katiyen olmaz aşkların en arananı…
Çiçekler yağmurun altında eziliyordu.

İrena da eziliyordu aynı yağmurda
Saçları sırılsıklam
Yeşil gözleri kocamandı.
Boş kadehlere tepeden bakar gibi baktı
Deri montlu adam İrena’nın gözlerine
Aynı tonunu gördü yeşilin.
Ve geçmişine uzanır gibi uzandı ellerine.

– Deri montun yara izleri hala duruyordu. –

Yağmur yine böyle hırçın
Yağmur aldatılmış bir kadın
Ve bir bıçak gibi saplanıyordu sırtlarına İstanbul’un

Ve Hisarüstü’nde bittiği yerde tek katlı evlerin,
Üstüne devrildi Gül Pansiyon menekşelerin.

Zihninde bir delilik daha yer açarak,
Ve olmak istediği adamdan hışımla kaçarak…
Saatlerce koştu deri montlu
Ana-avrat, din-iman küfürler saçarak!

Hatırladı ama o günü,
İrena’nın parmak uçlarında.
Gül Pansiyon’a benzemeyen tek odada
Tütün kalıntılarını temizlerken yataktan
Ve mürekkep lekelerini parmaklarından
Direndi!
En güvendiği yemin ile savaşarak.

Sarıldı cam göbeğe gözlere.
Bir gün avuçlarında patlayacağına
Şiddetle inanarak…

Ona İrena’yı soracaklardı bu gece,
Siyasi şubede mesai vardı!