58. GÜN “BEKLİYORUM”

S c r o l l D o w n

Geç kalmış bir yağmuru bekliyorum nicedir. Sonbahar parçalanalı ay oldu olacak, o yağmur yoktu aralarında, bekliyorum. Benim yüzüme gülecek, senin hüznüne. Geç de olsa anladın felaketimden nasiplendiğini. Dudaklarımdaki zehirden nasıl beslendiğini. Ve bitti… Olması gerektiği gibi, yaptığın tüm ezberler gibi öylesine bitti. Sen gittin. Ve işaret parmağı aklımın. Yolu bulamıyorum.

Eve dönmek istemiyorum. Senin olmadığın o eve. Duvarlarda çığlık çığlık öc alınmış küllük -ki kimi porselen tokluğunda, kimi cam açlığında- parçaları ve hayal kırıklarıyla dolu o eve.

Geç kalmış bir yağmuru bekliyorum, sözümüz kasımdı, güneş çok uzaklara dalacaktı, aklından geçenleri İkinci Yeniciler açıklayacaktı, ben anlamam umuttan. Gelmedi, böyle düşünmemiştik oysa, tam vaktinde gelmeliydi, kardan önce senden sonra. Geç kaldı, olması gerekenin aksine. Sırılsıklam olmayan bir aşık ne işe yarar ki! Geç kaldı. Ve planlardan ziyade, herşey değişti. Adımları kalbimin, sayısız yoruluşları bir isyana dönüştü.

Bu isyan; barışın çözüm olamayacağı bir savaşı çağırdı, kazananın apaçık sokaklar olduğu. Uçsuz ve sahipsiz sokaklar.  Her şeyin fişek hızıyla tüketildiği günlerde, şarkıların bol allıklı, bol rujlu, takma saçlı solistler tarafından eksik geçildiği günlerde hala sonsuz olan sokaklar. Onları anlatan şiirleri yarım yamalak ve kibrit yalazı sabırsızlığıyla okuyan çocuklara analık yapan sokaklar. Sana değil. Çünkü senin bir evin var. Sisi dağılmamış savaş meydanları gibi de olsa, bir evin var

Ama sen dönmüyor, dönmüyor, dönmeyeceksin!

O yağmur gelecek. Kaderim gibi biliyorum. Benim yüzüme gülecek senin hüznüne. Geleceği güne kadar nöbetteyim. Nöbetim mahşere! Elimde kadehler titriyor, titriyor burun deliklerimde kar beyaz dumanlar. Çağırmamacasına içiyorum. İskambil kağıdı kokuyor parmakları karşımdaki adamın. Tek bacağı kısa, tek köşesi boş oturduğum masanın. Kurşuna diziliyorum bardak lekeleri tarafından çenem dağılıyor, gözlerim oyuluyor, kalbim ters dönmüş bir kaplumbağa. Yokluğunda çırpınıyor. Düpedüz acı çekiyorum

Anlıyor musun?

Karşım da boş belki, ben hayalimde kuruyorum. Tek zaafı kumar olan ama alkole daha düşkün bir adamı koyuyorum. Belki kel. Belki kulakları kocaman. Belki tipine inat çikolata ustası. Modern çağın zarf yalayıcısı bir adamla içiyorum.

Bekliyorum…